top of page

Kanserin Psikolojisi




4 Şubat Dünya Kanser Günü, ilk olarak 2000 yılında Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) tarafından düzenlenmiştir. Bu günde, tüm dünyada, milyonlarca ölüme neden olan ve çoğu önlenebilir olan kanser hastalığına karşı farkındalığı artırmak ve kanserin tanı, erken tedavi ve engellenmesine teşvikte bulunmak, kanserle ilgili yanlış bilgilerin önüne geçmek ve kanser hastalarının toplum tarafından damgalanmasını engellemek amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.

Kanser, tespit edilmiş 200’den fazla türü olan, vücudun herhangi bir organ ya da dokusundaki hücrelerin kontrolsüz bir biçimde çoğalması ve büyümesiyle ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Yalnızca 2020 senesinde dünya çapında tahmini 19,3 milyon yeni kanser vakası görülmüş ve kanser sebebiyle yaklaşık 10 milyon insanın yaşamını kaybettiği açıklanmıştır (1). Veriler her ne kadar yüksek sayılarda yaşam kaybına ve yeni kanser vakasına işaret etse de, kanserde erken tanı oldukça büyük öneme sahiptir. Dolayısıyla uzmanlar, gerekli önlemlerin alınması, uygun tedavinin erken sağlanabilmesi ve daha çok hayatın kurtarılabilmesi amacıyla özellikle belirli kanser türleri için düzenli kanser taraması yapılmasını önermektedir.

Unutmayalım ki, erken teşhis hayat kurtarır!


Kanser, kişinin fiziksel durumunu etkilediği kadar kendisinin, ailesinin ve çevresinin psikolojik durumunu da etkilemektedir (2). Tanı sonrasında ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklar ve kişinin aldığı sosyal destek, hastalığın seyrini, şiddetini, hastanın yaşam kalitesini, tedaviye cevabını ve uyumunu etkilemektedir (3). Dolayısıyla, özellikle son yıllarda psikososyal onkoloji alanında yapılan araştırmalar artmakta, hastaların ve hasta yakınlarının psikolojik iyi oluşlarına daha fazla önem verilmekte ve toplumu hastalık konusunda bilinçlendirme çalışmaları hız kazanmaktadır.


İlk olarak kanser hastaları, tanının konulmasının ardından belirsizlik hissi ve kontrol kaybı hisleriyle birlikte sıklıkla kaygı ve çaresizlik deneyimlemektedir (2). Tanıyı takiben ilk zamanlarda hastalarda şok hali, inanamama, inkar, kızgınlık, depresif duygudurum, uyku, iştah ve günlük faliyetlerde bozulma görülmektedir. Bu durumu uyum bozuklukları, depresyon, anksiyete, azalan yaşam memnuniyeti ve özgüven kaybı gibi psikososyal komplikasyonlar takip etmektedir (4).


Elizabeth Kübler Ross, kanser hastalığı tanısı almış kişilerin psikolojik durumlarını, yasın aşamaları ile benzer şekilde inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere 5 evrede tanımlamıştır (4):

  1. İnkar aşamasında hasta şok durumundan kaynaklı olarak durumu kabullenememekte, hastalığı inkar etmekte ve bedenine olan güvenini yitirmektedir. Bu aşamada hastaya zaman tanımak, sosyal desteği güçlendirmek, hastalık ve tedavi konusunda detaylı bilgilendirmeleri yapmak önem taşımaktadır (5).

  2. İnkarın yerini zamanla ikinci aşama olan öfke almaktadır. Hasta sıklıkla “Neden ben?” sorusunu sormakta ve anlamlandıramadığı sürece cevap aramaktadır. Bu dönemde hastanın duygu ve düşüncelerini rahatça anlatmasına müsaade edilmelidir. Hastanın duygularını ifade edememesi, gerekli psikolojik ve sosyal desteği alamaması depresyonla sonuçlanabilmektedir (2).

  3. Öfke aşamasını pazarlık takip etmektedir. Bu aşamada hastaların erteleme çabası içine girdikleri görülmektedir. Hastalar sıklıkla dua etmekte, yaratıcıyla pazarlık etmekte ve hastalıktan kurtulacakları döneme dair adaklar adamaktadır. Bu süreç kişilerin baş etme stratejilerinin fark edildiği ve üzerine çalışılabileceği dönemdir (5).

  4. Bir sonraki aşamada kişi bedenindeki değişiklikler, organ kayıpları, iş kaybı ve ekonomik kayıplar sebebiyle yas tutmaya başlayabilmektedir. Bu, kişinin depresyona girmesine neden olabilmektedir (4).

  5. Son aşama kabullenme aşamasıdır. Bu aşamada hasta, gerçeği kabullenmekte ve hastalığıyla birlikte yeni kimliğini benimsemektedir. Uyum ve denge arayışında olan hasta, yeni hayatına adapte olmaya başlamıştır (2).

Bu aşamalar kişiden kişiye değişiklikler gösterebilmekte, belirli süreçlerde hastalığın seyrini ve kişinin tedaviye uyumunu farklı şekillerde etkilemektedir. Hastalık süresince kişilerin duygularına önem verilmeli, kendini ifade edebilmesi için alan tanınmalı ve süreci anlamlandırabilmesi için kişiye hastalık ve tedavi süreciyle ilgili bilgi verilmelidir.



Kanser hastalığı sadece hastayı değil, hastaya bakım sağlayan kişileri, aile bireylerini ve sosyal çevrelerini de psikolojik olarak etkilemektedir. Özellikle evde bakım gören kanser hastalarının ailelerinin günlük rutinlerinin bozulduğu görülmektedir (6). Bu sebeple ailede rol değişiklikleri ve rol kayıpları söz konusu olabilmektedir. Bunun sonucunda aile üyelerinde anksiyete, depresyon, yorgunluk, rol çatışması, sosyal izolasyon ve duygusal sıkıntı gözlemlenmektedir (7). Hastaların aile bireylerinde iştah kaybı, uyku bozuklukları, kaygı ve psikosomatik belirtiler görülebilmektedir (8). Bununla birlikte hasta yakınlarında yas, kendini suçlama, ilgi ve istek kaybı, yetersizlik ve çaresizlik hissi söz konusu olabilmektedir.


Nasıl Davranılmalı? Hasta Yakınlarına Öneriler

  • Teşhis ve tedavi sürecinde aile bireylerinin hastanın yanında olması hastanın yalnız hissetmemesini sağlayacak, sevildiği, ilgi ve değer gördüğü inançlarını güçlendirecektir.

  • Hastanın ihtiyaçları sorulmalı, bunlar anlaşılmaya çalışılmalı ve bu ihtiyaçlara empatiyle yaklaşılmalıdır.

  • Kanser hastası kişinin hastalığı ve kendisiyle ilgili kararlar hep birlikte tartışılarak ve konuşularak alınmalı, hastanın istek ve ihtiyaçları göz önünde tutulmalı, bu ihtiyaçlar öncelikli olarak konumlandırılmalıdır.

  • Aile içerisinde duyguların konuşulduğu açık bir iletişim kurulması, hastanın duygularını dile getirme ve düşüncelerini ifade etme konusunda cesaretlendirilmesi, bu duyguların normalleştirilmesi önem arz etmektedir.

  • Hastaya “geçecek, yeneceksin, hepsi bitecek” gibi sözler verilmemeli, gerçekçi bir yaklaşım benimsenmelidir.

  • Bunula birlikte kişinin hayatının kanserden ibaret olmadığı hatırlanmalıdır. Kişiye önceden sevdiği etkinlikleri yapmada eşlik etmek, sağlığı elverdiği sürece işe gitmesine teşvik etmek, hobilerine vakit ayırmasına ve yalnız kalma isteğine saygı duymak hayatını eski hayatına yakın bir şekilde yaşamasına yardımcı olacaktır (9).

Psikoterapinin Önemi

Aile bireylerinden birine kanser teşhisi konulması tüm aileyi etkileyen, sevilen birinin yitirilmesi ihtimaline karşı kaygı uyandıran, kişinin yas sürecine girmesine sebep olabilen, çaresizlik hissettiren bir kriz süreci olarak görülmektedir. Hem hasta hem de aile üyeleri, aile bütünlüğünü tehdit eden bu travmatik süreçte yoğun psikolojik sıkıntılarla baş etmektedir. Dolayısıyla kanser hastalarının ve hasta yakınlarının psikolojik destek alması önem arz etmektedir. Araştırmalar, psikoterapinin kanser hastalarındaki depresyonun azalmasında etkili olduğunu göstermektedir (10). Süreç içerisinde hasta kadar hasta yakınlarının da deneyimlediği kaygı, korku, öfke ve çaresizlik gibi olumsuz duyguların aile içerisinde açık bir şekilde ifade edilmesi desteklenmelidir. Bu aşamada psikolojik destek, aile bireylerindeki ruhsal sıkıntıların hafiflemesini, iletişim problemlerinin giderilmesini, baş etme stratejilerinin geliştirilmesini ve hastanın özgüveninin artmasını sağlamayı amaçlamaktadır (9). Bunun yanında sadece kanser sürecinde değil, kanseri atlatanların da yaşadığı travmatik deneyim sonrası duygularıyla baş edebilmeleri için psikoterapi önemli görülmektedir. Yapılan bir araştırma, grup psikoterapisinin, kanserden kurtulanların, kısa vadede kansere karşı kişisel anlamı, psikolojik sağlığı ve zihinsel uyumu iyileştirmeleri ve uzun vadede psikolojik sıkıntıları azaltmaları için etkili bir müdahale olduğunu göstermiştir (11).

Kaynakça

  1. Sung, H., Ferlay, J., Siegel, R.L., Laversanne, M., Soerjomataram, I., Jemal, A., Bray, F. (2021). Global Cancer Statistics 2020: GLOBOCAN Estimates of Incidence and Mortality Worldwide for 36 Cancers in 185 Countries. CA Cancer J Clin. 71(3):209-249. doi: 10.3322/caac.21660

  2. Şahin, H., Kocamaz, D., & Yıldırım, M. (2020). Kanser sürecinde psikolojik sorunlar ve psiko-onkoloji. Zeugma Health Res, 2(3), 136-141.

  3. Anuk, D., Özkan, M., & Alçalar, N. (1999). İstanbul Üniversitesi Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Psikoonkoloji çalışmalarının 2 yıllık dökümü. 5. Ulusal Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Kongre Kitabı, İstanbul, 174-81.

  4. Ülger, E., Alacacıoğlu, A., Gülseren, A. Ş., Zencir, G., Demir, L., & Tarhan, M. O. (2014). Kanserde psikososyal sorunlar ve psikososyal onkolojinin önemi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 28(2), 85-92.

  5. Güleç, G., & Büyükkınacı, A. (2011). Kanser ve psikiyatrik bozukluklar. Psikiyatride güncel yaklaşımlar, 3(2), 343-367.

  6. Mor, V., Allen, S., & Malin, M. (1994). The psychosocial impact of cancer on older versus younger patients and their families. Cancer, 74(S7), 2118-2127.

  7. Fallowfield, L. (1995). Helping the relatives of patients with cancer. European journal of cancer (Oxford, England: 1990), 31(11), 1731-1732.

  8. Çivi, S., Kutlu, R., & Çelik, H. H. (2011). Kanserli hasta yakınlarında depresyon ve yaşam kalitesini etkileyen faktörler. Gulhane Medical Journal, 53(4).

  9. Göktuna, Z. (2019). Kanserle Dans. http://www.yeditepehastanesi.com.tr/kanserli-hastalara-psikolojik-tedavi-rehberiadresinden erişildi. Erişim Tarihi: 30 Ocak 2022

  10. Akechi, T., Okuyama, T., Onishi, J., Morita, T., & Furukawa, T. A. (2008). Psychotherapy for depression among incurable cancer patients. Cochrane Database of Systematic Reviews, (2).

  11. Van der Spek, N., Vos, J., van Uden-Kraan, C. F., Breitbart, W., Cuijpers, P., Holtmaat, K., ... & Verdonck-de Leeuw, I. M. (2017). Efficacy of meaning-centered group psychotherapy for cancer survivors: a randomized controlled trial. Psychological medicine, 47(11), 1990-2001.


Comments


bottom of page